İslam Ümmet Dinidir

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça 2023-07-31

İslam Ümmet Dinidir

İslam Ümmet Dinidir

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça

Cenab-ı Allah insanlık için öngördüğü bütün yaşama kurallarını Peygamberleri aracılığıyla bildirmiş ve bunlara uyulmasını istemiştir. Allah’a teslim olanlar ve O’nun emirlerine bağlı olan kimseler anlamına gelen “Müslümanlar” her zaman tarih boyunca bir nüve mahiyetinde de olsa bir tek ümmet olmuş ve bu ümmet yapısını korumuşlardır. Kendilerine gelen her bir Peygamberin etrafında toplanan müm’minler Allah’ın hükümleri çerçevesinde, İslam ümmet bilinci içinde başlarındaki yüce peygambere bağlanarak yaşamışlardır. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)’den sonra onun getirdiği din ve hükümlerin uygulanması için O’na yönetim konusunda halef olan kimselere Halife denilmiş ve ümmet bu halifelerin etrafında kenetlenerek varlığını XX.yüzyılın ilk çeyreğine kadar korumuştur. Eksiklikleriyle birlikte başlarında bulunan Halife’ye itaati görev bilen İslam ümmeti 1924 yılında TBMM tarafından Abdülmecid’in görevine son verip yerine bir başkasını tayin etmeden işi Meclisin şahs-ı manevisine bağladıkları günlerde İslam dünyasının Türkiye, Afganistan ve İran hariç tümü işgal altındaydı. Bu işgali kırmak için bir lidere, bir halifeye ihtiyaç vardı. Ancak o gün için Hilafet makamı adeta içi boşaltılmış bir makam olduğundan dolayı bu görevi icra edebilecek bir güce sahip değildi. Bunun için Abdülmecid’in görevine son verildiğinde hiç kimsenin itiraz edebilecek gücü ve gerekçesi kalmamıştı. Hilafet o günden bu güne kadar İslam dünyası adına “Türkiye parlamentosunun şahs-ı manevisinde mündemic” kaldığından ümmet adına söz söyleyecek bir kurum mevcut değildi. 1925-1928 yılları arasında Mekke, Kahire ve Haydarabad’ta yapılan Halife seçme toplantıları da sonuç vermeyince İslam ümmetinin alimleri bu işi oluruna ve zamana bırakarak her biri kendi ülkesinde İslam’ı anlatmaya devam etti. Paramparça olan ümmet, ulus devletlerin egemenliği ve milliyetçilik propagandaları ve baskıları altında bir asra yakın bir zamandır bir hayli büyük sıkıntılara düçar oldu. “İslam dini ve İslam ümmeti, İslami yönetim, İslam Hilafeti” diyen veya bu kavramları çağrışımlaştıracak söz ver yazılar hep mahkum edildi. Nihayet dış baskılar, ideolojik ve militarist darbeler İslam ümmetinin birçok ülkesinde ümmetin âlimlerini bunaltmıştı. Ümmetin tek bir ses ve tek bir ümmet olabilmesi için bir gayret, bir heyecan ve bir aksiyon gerekiyordu. Son elli yılda bu konuda hep eserler yazıldı, çizildi, anlatıldı, cemaat çalışmaları yapıldı, kongre ve sempozyumlarla İslam ümmetinin olması gereken konumu dile getirildi. Türkiyede Bediuzzaman Said Nursi’nin, İslam dünyasının diğer bölgelerinde Hasan el-Benna, Ebu’l-A’lâ el-Mevdûdî, Seyyid Kutup, Ebu’lHasan en-Nedvî, Abdülkadir Udeh, Yusuf el-Karadâvî’nin eserleri bütün ümmetin evladını aydınlattı. Geleneksel alimlerin ve ilk büyük imamların dönemi ile orta dönemlerde yazılan tefsir, Hadis ve fıkıh ile kelam konusundaki eserler gündeme geldi. Ümmeyi evladı bu kaynak ve araştırmalara dönüşün değerini anladı. İşte bu çalışma ve okumalar, düşünceye, düşünceler de yavaş yavaş pratiğe dönüştü. “İslam Bir Ümmet Dinidir” anlayışı çerçevesinde oluşan düşünceler, gün geçtikçe kurumsallaşıyordu. İslam Hilafetinin tekrar ihyasının yolu alimlerin düşünce ve aksiyonlarında gizlidir. Bu Düşünce ve aksiyonlar son yıllarda kendisini daha da göstererek çeşitli kurum ve organlara dönüştü. İlk kurulduğu zaman İslam Konferansı teşkilat/örgütü İslam ümmetinin önce siyasi, daha sonra ekonomik ve sonunda da tam birliğini sağlayacak bir programa sahipti. Ama zamanla bu kurumun ümmetin vahdetini sağlayacak özellikten yoksun bırakılmaya çalışıldığından artık bir fonksiyon icra edemeyeceği ve genellikle laik düşünceli siyasilerin elinde kalmasından sonra ümmetin alimlerine düşen bir görev vardı. O da bu birliği sağlayacak bir kuruma ön hazırlık mahiyetinde bir çalışma yapmaktı. İşte “Uluslararası Müslüman Alimler Birliği” İslam dünyasının her bölgesinden ilim ve düşünce adamlarını bir araya getirmek maksadıyla kuruldu. Bugünün İslam dünyasının büyük alimi ve asrımızın müçtehidi olarak kabul gören üstad Prof. Dr. Yusuf el- Karadâvî’nin öncülüğünde Sünni ve Şii âlimleri bir araya getiren bir kurum haline gelen Uluslararası Müslüman Alimler Birliği umarız ki bu ümmetin vahdeti için bir ön adım olur. Zira bu ümmet bu halinden, bu dağınık durumundan mutlaka kurtulmalıdır. İslam alimleri içinden ümmetin dertleriyle ilgilenenleri bu birliği bir gün sağlayacaklardır. İslam ümmeti yeniden eski gücüne birlik ile kavuşabilir. Bu birliğin sağlanmasında da Uluslararası Müslüman Alimler Birliği’nin ve Allah uzun ve sağlıklı ömür versin Birliğin Başkanı üstad Prof. Dr. Yusuf el- Karadâvî’nin öncülüğünde sağlanacağını ümid ediyoruz. Bu ümmet yirmi birinci yüz yılda büyük ve önemli olaylara gebedir. Bu da bir doğum getirecektir. Temenni ederiz ki bu doğumu erkene almaya çalışan hainlerin tuzaklarından uzak kalınsın. Allah bu ümmetin âlimlerine güç ve kuvvet, iz’an ve feraset, birlik duygusu ve İslamî heyecan nasip etsin

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0